"Sezar'ın hakkı Sezar'a, Tanrı'nın hakkı Tanrı'ya"

"Sezar'ın hakkı Sezar'a, Tanrı'nın hakkı Tanrı'ya"

129. Bölüm
40 Minuten

Beschreibung

vor 2 Jahren
“Tanrı-Kral” anlayışının “Tanrı’nın oğlu-Kral” anlayışına evrilmesi
çok uzun zaman almıştı. Hıristiyanlığın doğuşuyla çağdaş olan Roma
İmparatorluğu ise, çok tanrılı (Pagan) bir devletti ve herkes
istediği tanrıya inanıyordu ve devlet işleyişinde herhangi bir din
esas alınmıyordu. Yani Roma ‘seküler’ (dünyevi) bir devletti. Ama
Hıristiyanlığın yayılmasıyla birlikte bu durum değişti. Nitekim
Laikliğin ilk işareti sayılan Matta İncili’ndeki “Kayzer’in
şeylerini Kayzer’e ve Tanrı’nın şeylerini Tanrı’ya ödeyin” ya da
Türkçeye geçtiği şekliyle “Sezar’ın hakkını Sezar’a, Tanrı’nın
hakkını Tanrı’ya verin” ayeti Roma’da Neron döneminde,
Hıristiyanlığa yönelik ağır baskılar sonucu ortaya çıkmıştı.
Hıristiyan-Katolik doktrinine göre, dünya Adem’le Havva’nın
cennetten kovulmasından bu yana Civitas Dei (“Tanrı
Sitesi/Devleti’) ve Civitas Terrara (Yeryüzü Sitesi/Devleti) olarak
ikiye ayrılıyordu. Katolik Kilisesi ise, Yeryüzü Devleti’ndeki
Tanrı Devleti’nin temsilcisiydi. Devletle Kilise arasındaki
gerilimi ilk çözen, daha sonra Bizans adını alacak olan Doğu Roma
İmparatorluğu’nun başı I. Consantinus’un 313 tarihinde yayımladığı
‘Milano Fermanı’ oldu. Bu fermanla Hıristiyanlık resmen tanındı ve
din özgürlüğü güvenceye alındı. Bunun karşılığında da Kilise,
Constantinus’u ödüllere, iltifatlara boğdu. Bu süreç Doğu’da Büyük
Theodosius ve Batı’da Gratianus tarafından bir adım daha ileri
götürülerek Hıristiyanlık, “Resmi Din”; Katolik Kilisesi, “Devlet
Kilisesi” ilan edildi.

Kommentare (0)

Lade Inhalte...

Abonnenten

15
15
:
: